Psikolog Sibel Aydoğmuş, felakatin ardından depremi yaşamış çocukları travmatize etmeden nasıl destekleyebileceğimize dair bazı tavsiyelerde bulundu. Aydoğmuş, “Öncelikle her çocuk sadece bir çocuktur. Bunu sıklıkla hatırlamak ve onlara sakin, şefkatli ve nezaket içinde yaklaşım göstermeliyiz. Onları can kulağıyla dinlemeye hazır olduğumuzu belli etmeliyiz. Bu yaklaşım zamanla çocukların güvenmesini sağlayacak ve onların kendilerini ifade etmelerini kolaylaştıracaktır” dedi.
“Çocuklarla konuşurken göz teması kurmak çok önemlidir” diyen Psikolog Aydoğmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Konuşurken göz temasından kaçınmak travma belirtisi olabilir. Çocukla iletişim halindeyken zorlamadan ara ara size bakmasını söyleyebilir ya da gözlerini kaçırdığı yerlerde ne gördüğünü anlatmasını isteyebilirsiniz. Onlara ‘Gözlerine bakmama izin verir misin? Bir kere de gözlerime bakarak anlatabilir misin? Etrafında neler var, nelere bakıyorsun? Bana da tarif edebilir misin?’ diyebilirsiniz.”
ANDA KALMAYI SAĞLAYIN
Çocukla konuşmanın, onun ne yaşadığını ve başına neler geldiğini konuşmak olmadığını söyleyen Aydoğmuş, “Aslında anlatmak her defasında yeniden travmatize eder. Travma yaşamış beyin böyle çalışır. Bu nedenle çocukla sıradan şeyler konuşabilirsiniz ve o an içinde bulunduğu yeri ve fiziksel olarak nasıl hissettiğini anlatmasını isteyebilirsiniz. Çocuk ortama ya da hislerine odaklanamayabilir. Bu da tipik bir travma tepkisidir. Beynimizin duygusal bölgesi, yoğun duygulanım nedeniyle, travma anlarında devre dışı kalır. İlkel beyinle düşünen beyin, birbiriyle koordine olamaz. Bu da zihnin farkında olmadığımız bir boyutta, travma anıyla meşgul olmasına ve andan uzaklaşmasına neden olur. Buna dikkat dağınıklığı da denir. Bunun için deprem çocuklarıyla çalışırken veya iletişim halindeyken onları ara ara oryantasyona ve beden farkındalığına davet etmek iyi gelir. Çünkü bu çalışmalar anda kalmayı sağlar” dedi.
OYUN OYNAYARAK TERAPİ
“Oryantasyon dikkatimizi bilinçli bir farkındalıkla içinde bulunduğumuz çevreye yöneltmektir” diyen Aydoğmuş, şunları söyledi: “Çocukla sohbete ‘Hadi bana etrafında neler gördüğünü anlat’ diyerek başlanabilir. İçinde bulunduğu odayı, etrafındaki eşyalardan bir tanesini eline alıp, o eşyanın detaylarını anlatması istenebilir. Bu bir oyuna dönüştürülebilir. Tarifle eşya tahmin etme gibi bir oyun oynayarak hem işin içine neşe hem de psikolojik destek katılabilir. Üstelik bu uzaktan bir bağlantıyla bile yapılabilecek güzel bir çalışmadır.”
BEDENİNDEKİ HİSLERİ RENKLERLE ANLATIN
Travmayla ilgili biraz daha derin bir farkındalık çalışmasının bedenle bağlantı kurulan çalışmalar olduğuna dikkat çeken Aydoğmuş, “Çocuğun, beden bölgelerinde teker teker neler hissettiğini araştırmasına yardımcı olabilirsiniz. Çekinmenize gerek yok çünkü çocuklar bedenlerini fark etme konusunda yetişkinlerden daha iyidir. Bunu örnekle şöyle açıklayabilirim. Onlara ‘Hadi bedenindeki hisleri renklerle anlatalım. Trafik ışıkları gibi. En çok his olan bölge kırmızı, en az his olan bölge yeşil olsun. Hiçbir şey hissetmiyorsan burası sarı olabilir” diyebilirsiniz. Sonra ayaklardan başlayarak yukarıya doğru, dizlere, karna, göğse ve kalbe, kollara ve ellere, yüze, gözlere, kulaklara, burna, kafaya ve saçlara ne renk verdiğini sorabilir, bunları çizmesini ve boyamasını isteyebilirsiniz. Yine izin alarak çocukla fiziksel temas kurabilirsiniz. ‘Sana sarılabilir miyim? Ellerinden tutabilir miyim?’ diyerek. Ya da çocuğun bir battaniyeye, bir oyuncağa ya da yanındaki birine sarılmasını destekleyebilirsiniz” dedi.
NE KADAR KORKMUŞ OLABİLECEĞİNİ TAHMİN EDİYORUM
Çocuğun duygularına alan açmak için ‘Ne kadar korkmuş olabileceğini tahmin ediyorum ve böyle hissetmende hiçbir sorun yok’ gibi cümlelerle onun yanında olduğunuzu hissettirebileceğimizi söyleyen Aydoğmuş, şunları ifade etti:
“Buradayım, seni dinliyorum, Yanındayım. Ne hissedersen hisset, seni bırakmayacağım’ diyebilirsiniz ona. Çocuklar zorlayıcı deneyimlerden sonra sorular sorabilirler ve bu çok iyidir. Onları daha çok sormaya teşvik edebilirsiniz. ‘Ne zaman aklına bir şey takılırsa bana sorabilirsin. Cevaplamak için elimden geleni yapacağım’ diyebilirsiniz.
Eğer size cevabını bilmediğiniz bir soru sorarsa, cevabı geçiştirmeyin. Açık ve net olarak bilmediğinizi ve öğrenip söyleyeceğinizi dile getirin. Kendinize yapılmasını istemediğiniz üstü kapalı açıklamaları, çocuklara da yapmayın.”
BAŞ EDEMEDİĞİNİZ DUYGULARI ONA YANSITMAYIN
“Kendİ içinizdeki zayıflıkları, baş edemediğiniz duyguları çocuklara yansıtmayın” diyen Aydoğmuş, şöyle dedi: “Onlarla çok kaygılı, çok üzgün, çok öfkeli, kısaca çok duygu yüklü konuşmalar yapmayın. Eğer duygularınızı ayarlayamıyorsanız o anda konuşmamayı tercih edebilirsiniz. Yine de çocuğun sakinlikle karşılanması, sadece tek bir kişinin onunla iletişim kurması, onunla hep bir ağızdan konuşulmaması gerekir.”
EBEVEYNLERE TAVSIYELER
Her çocuğun kendi içinde geliştirdiği düşünme ve inanç dinamikleri olduğunu söyleyen Aydoğmuş, onlara nasıl davranılması gerektiğini şöyle sıraladı:
İçinizdeki zayıflıkları, baş edemediğiniz duyguları çocuklara yansıtmayın.
Onlarla çok kaygılı, çok üzgün, çok öfkeli, kısaca çok duygu yüklü konuşmalar yapmayın. Eğer duygularınızı ayarlayamıyorsanız o anda konuşmamayı tercih edebilirsiniz.
Çocukları ağıt, feryatlar, dövünmeli, yakınmalı ortamlardan uzak tutun.
Onu değiştirmekten veya onları yönlendirmekten kaçının.
Hisleriyle ilgili eleştiri yapmayın. Öyle hissetmemesi gerektiğini söylemeyin.
Sözel olarak kendisini ifade edemeyen çocuklarla oyunlar oynayabilirsiniz. Topla oynanan oyunlar, koşmalı, atlamalı oyunlar, ebeleme veya saklambaç gibi oyunla ona zamanı paylaşın.
Oynayarak kahkaha atan ve eğlenen çocukları suçlu hissettirmeyin. Hatta oynamaya teşvik edin.
Gece uyurken yanlarında olun.
Temas herkes için rahatlatıcıdır. Böyle hissetmesi için ona güvenmemiz gerekir. Çocuğa izinsiz dokunmayın.
ALINTI KAYNAK: https://www.sabah.com.tr/saglik/2023/02/19/o-minik-yurege-alan-acin